0807
BİR KEZ DAHA ÖNDERLİK SORUNU
Önderlik sorununu hiçbir zaman Genel Başkanlık koltuğundan birinin kalkıp diğerinin oturması darlığında görmedik. Sistem tarafından özellikle 80’en sonrası sistemli bir şekilde algı ve akıl bulanıklığı ve kıtlığı yaratma çabasının sonuçları toplumu bu hale getirdi.
Bu durumdan en çok faydalananlar da yönetici konumunda koltuğuna yapışanlar oluyor. Her türlü yanılsamayı yaratmak için ortam son derece müsait. Bütün araçları kullanarak %60- 70’i inandıralım yeterli; her şeyin farkında olan ve sağlıklı düşünen kesim istediği kadar çabalasın; önce suskunluk sarmalında duymayız, olmadı çiğner geçeriz. CHP’de yıllardır yaşanan durum tamda budur.
Biz özel olarak 2015 İstanbul Kongresi’nin ardından kaleme aldığımız yazıda (CHP ve Kongre süreci 14.08.2015) “Türkiye etkin, aktif ve misyonunun hakkını veren bir CHP ve CHP iktidarından yoksunluğun bedelini çok ağır ödüyor” tespitiyle sorunun can alıcı halkasının önderlik olduğuna odaklanmış ve bunu tüm açıklığıyla ortaya koymuştuk. Çünkü mahalle birimleri, kadın ve gençlik kollarından başlayarak tepeye kadar işlerin nasıl yürüdüğünü bizzat içinde yaşayarak ve haksızlığa uğrayıp bedel ödeyerek görmüştük.
- Kongrede ezilenden, emekten hak ve özgürlüklerden yana kimlikli, kişilikli, cesur, sağlam, dinamik ve birikimli kadroların PM (Parti Meclisi) içerisinde ağırlık oluşturması için çalıştık. Önderlik sorununun ancak böyle çözümlenebileceğine inandık. Ancak böyle bir PM ağırlığı, yetkilerini devretmez (Ekmeleddin İhsanoğlu), dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda baskıya boyun eğmez, dik durur. Ancak böyle bir PM ağırlığı AKP’nin güncel politik oyunlarının peşinde perspektif kaybetmeden politika belirleyen, toplumsal muhalefete önderlik eden, toplumun içinde mücadele isteği taşıyan genç, diri ve yeni güçlerle beslenerek büyüyen bir gerçek politik mücadele süreci yaratabilir diye düşündük.
Peki Kurultay’da neler oldu?
Tablo o kadar net ki, küçücük bir parçanın neresinden tutacağınızı bilince o sizi çok kötü ve gerici bir büyük resme götürüyor. Bireysel beklenti ve çıkarlarının esiri koca bir yapıya ulaşıyorsunuz, en hafif deyimle üzücü. Biraz daha yakından bakalım: Kurultay salonu giriş çıkışlarını milletvekilleri, delegeler ve özelleriniz dışındaki sesini ve heyecanını katmak için gelenlerin tümüne eziyete çevirdiniz.
CHP’nin yöneticileri olarak kendi doğal konumunuzdan bakınca ilk yapmanız gereken şey olan; bu ülkenin bayrağını, bu ülkenin ve CHP’nin kurucusunu bile kurultayda temsil edemediniz. Sahnenin ve salonun görüntü kayıtlarını ve fotoğraflarını birde bu gözle inceleyin. Bu değerleri de mi AKP’ye hediye ettiniz? Benim gibi bu toprakları bütün renkleri ve kültürleriyle seven, eşit, özgür ve kardeşçe bir arada yaşamayı savunan, yaşamı boyunca bunun mücadelesini verip bedelini ödemiş bir insana bunları ifade ettirdiniz ya pes doğrusu. Salon içi düzen ve temizlik insana verilen değer, yemek sorunu ve ucunun hangi ilişkilere dayandığı, hepsi büyük resmin küçük parçaları.
Kurultay sürecinde ve 49 mükerrer delege üzerinden sarf edilen sözler ve üsluba bir bakın. Bir de iki genel başkan adayının kurultayın ilk gününde çiçekler arasında ailece esprili gülen fotoğraflarına bakın, ne kadar “uyumlu” değil mi? Bırakın oyunu, tribünlere oynamayı, bırakın ben daha iyi bir lider olurum tablosunun sulu boya fırçalarını. Asıl olarak birbirinizden hiçbir farkınız yok. Bireysel beklenti ve çıkardan uzak, ülkenin içinde bulunduğu duruma yüreği sızlayan ve bir şeyler yapmak isteyen, bu partinin içini temiz vicdanında doğru hisseden gerçek CHP’lileri aldatamazsınız. Ancak CHP iç atmosferini bilmeyen, hissetmeyenleri aldatabilirsiniz. Ancak oyunun bir parçası olan medya ve oradaki seçilmiş sözcüleriniz üzerinden mazlum halkı kandırabilirsiniz.
Aynı anlayışla hazırlanan “farklı” listeler
CHP içerisinde emekçilerin, yoksulların, ezilenlerin ve haksızlığa uğrayanların kucaklanarak gerçek bir mücadele yaratılması için duyulan her önderlik arayışında ortaya atılıp ben zaten kadrolu alternatif adayım, buradayım ve başkasına ne gerek Var’ı oynuyorsunuz. Sizden olsa olsa güçlü ve gerçek bir önderlik arayışının önünde iyi bir barikat olur.
Hem “Bu partinin üye ve delege yapısına güvenmiyorum” diyeceksiniz, hem de özgür iradenin olduğu kadarına bile tahammül edemeyip liyakat ve parti içi demokrasiyi (seçme ve seçilme hakkı) ayaklar altına alacaksınız. Parti içi komformist yapınızı devam ettirmek için görüntüde farklı, gerçekte aynı yerden ve aynı anlayışla yönetilen anahtar listelerinizi delegelere dikte edeceksiniz. Sonrada blok değil çarşaf liste uygulanıyor diyerek demokrasi havarisi kesileceksiniz. Bütün il-ilçe kongreleri sizin denetiminizde geçerken, her şey elinizin altındayken, bu mudur sizin adalet ve cesaretten anladığınız?
Sandığa sahip çıkılamadı
Bir de sandıklar ve sayım meselesi var. PM seçimleri için oy kullanılmadan önce yaşanan her türlü oyun ve manipülasyonu bir yana bırakalım oy sayımında yaşananları kabul etmek mümkün değil. Gece 12:00’den sonra planlı olarak yaratılan kargaşaya (kamera kayıtları ve Odatv-CHP Kurultay’ında saat saat yaşananlar) sandık kurulu başkanı çağrılıyor, yaşanan tartışmaların ardından bariyerler kaldırılarak gruplar sayıma bizzat müdahil oluyor. Sonrası malum, basına yansıyanlar, oy kaydırmaları, tutanaklar ve itirazlar sonucu “olduğu kadarıyla” düzeltmeler.
İstanbul’un CHP içinde yapılan her türlü seçimde (eğilim yoklaması, önseçim, delege ve mahalle seçimleri) sergilediği türlü oyunlarla hünerleri tescilli bir belediyesinin kaç kadrolu çalışanı kurultayda sandık görevlisi olarak bulunmuştur. Koca CHP Genel Merkezi ve Ankara İl Örgütü sandıklara bile sahip çıkamamıştır. Basına yansıyan kayıtlar ve haberler de ortadadır. Gerçek anlamda sorunu bütün boyutlarıyla ortaya çıkarmakta Genel Merkez’in sorumluluğundadır.
Kurultay CHP’li belediyeler ve bu belediyelerin CHP sayesinde ulaştıkları rantsal gücün gölgesinde yaşanmış ve sonuçlanmıştır. Bir başka ifade ile halkın sayesinde halka karşı… Bunu hepimizde çok iyi biliyoruz. Unutmayın ki hisseleri borsada kar payı dağıtan bir A.Ş. yönetmiyorsunuz.
Son olarak; AKP’nin Cumhuriyet yıkıcılığında geldiği yere ve ülkenin haline bir bakın. Bir de sizin yeniden genel başkan seçildikten sonra yaptığınız konuşmadaki iddiasızlığa ve cesaretsizliğe bakın. Dönün tekrar tekrar dinleyin, vicdanınızla bu sürece önderlik edip edemeyeceğinizi iyice düşünün.
CHP’nin kendi öz evlatlarından, içeriden yetişen lider adaylarının önünü kesmeyi bırakın. Unutmayın ki sosyal demokrat siyasal bir kitle partisinde liderlik ancak bir bayrak yarışı olarak özümsenirse ve daha iyi yapacak olanlara devredebilme medeni cesareti gösterilebilirse sağlıklı işler. Unutmayın ki üzerinden atlayarak görmezden geldiğiniz gerçek sorunlar daha da büyüyerek karşınıza çıkıp sizi daha zor durumda bırakmaya devam edecek.
Unutmayın ki gerçek bir politik mücadelenin ya önünü açacak ya da önünü tıkayacaksınız. Başka da bir seçeneğiniz kalmadı ve artık idare etme devri çoktan bitti.
Her şey daha fazla çürümeden aklımızı başımıza almak zorundayız.
07.02.2018
Av. İlkay ORHAN